Amin Maalouf: Semerkant
Kim bilebilirdi, söyleyin bana: Amin Maalouf'un kaleminden, Ömer Hayyam'ın dizleri ile hayat bulan bu tozlu sayfalarda, sevdanın anlamını, hayatın kurnazlığını bir defa daha öğreneceğimi, kim söylebilirdi bana?
Talû Çelikkan'ın çevirisi ile 249 sayfalık saman kağıda baskılı, enfes bir roman Semerkant. Yapı Kredi Yayınları'nın okuyucularla buluşturduğu bu eseri anlatmak, hiç de kolay değil aslında. Sözler ağır değil, anlamlar karmaşık değil, hele ki okumak hiç de zor değil ama, peki ya eseri hissedebilmek; duygu yükünü kaldırabilmek, öyle yaman bir mücadele ki, okumadan bilemezsiniz dostlar...
Selçuklu Sultanı Melikşah'ın saltanatı İran topraklarının ötesine kadar uzanmaktadır. Semerkant'ın büyüsüne kapılan Hayyam, sultanın veziri Nizamülmülk ile işte bu muazzam kentte karşılaşır. Kaderi Hayyam'ın dizelerinin yanında, o'nun dehasına da dolanan bir diğer tarihi isim ise Kum Kenti'nin hazinliğinden doğan Hasan Sabbah adındaki bir başka bedbaht aşıktır. Ama O'nun aşkı, ne dünyaya, ne de hazza dolanır. O'nun sevdası, öyle yaman çelişkilerle örülüdür ki, örgülerin her bir teli, döneminin en büyük devlet adamı sayılan Nizam'ın casus başı olmakla mükafatlanana kadar dolanır dolanır dolanır...
Ne der Hayyam; Cennet de cehennem de senin içinde...
Kim suçlar ki? Kim suçlar onları; onların haşşaş tozuyla bulanan, fikirleri fikirlere karışarak ayaklarına dolanan, unutulmuş, yitip gitmiş şu acınası hatıralardaki insanları... Hasan korkak mıydı? Ya müritleri, kendilerine Haşhaşiyun denilen, Alamut Kalesi'nin zapt edilemezliği ile el değmeden günleri yıllara döndüren şu zalim zorbaları; kim suçlayabilir ki bu devirde? Kim diline dolar ki korkaklığı? Bir bakın onlara, onların anlatılarını biraz da olsa anlamaya çabalayın da hatırlayın. Din ve öfke, nefret ve kan, başı boş bir budalanın ellerinde yitip giden yüzlerce cana daha da bir yakından bakın. Tanıdık gelmiyor mu? Biraz da olsa, hani ufacık da olsa, bir umut. Sizlere de, yaşamakta olduğumuz karanlık anları, hatırlatmıyor mu?
Hayyam, yalnızdın sevgilinin yanında!
Şimdi gitti, artık ona sığınabilirsin.
Cihan ve Hayyam, Şirin ve Omar; Rubaiyatla başlayan, o enfes eserin hazin sonuyla, acı tatlı hatırlarını okyanusun dibine yollayan sevdalıların öyküsüyle sarıp sarmalanan enfes bir kitap Semerkant. Nasıl anlatabilir ki insan, Hayyam'ın dizlerinden ötesi, nasıl kifaye olabilir ki?
Ömür soluğumuz nereden geliyor diye soruyorsanız,
Uzun bir öyküyü özetlemek gerekirse.
Derim ki Okyanus'un dibinden,
Her şeyi yeniden yutan Okyanus'tan.
...
Okuyun, dostlarım. Şüphesiz, eseri özetlemek daha kolay olurdu. Olaylardan, hikaye örgüsünden bahsetmek, karakterleri analiz ederek övgüler yağdırmak kimi zaman da hakir görebilmek daha da yararlı olurdu. Ama hayır, bu enfes romanı katletmekten başka bir işe yaramaz! Benim sözlerim, Maalouf'un dehasının yanında, o'nun etkisine bir hakaretten başka her hangi bir şey olamaz.
...
YAZAR HAKKINDA
2010-14 yılları arasında Mersin Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nde okudu. Bölümününden birincilik, fakültesinden ise ikincilik derecesi ile mezun oldu. Akademik çalışmalar, yazarlık, fotoğrafçılık ve grafikerliğe dair ürettiği ürünler ile eleştirel akla katkılarını sunmaya devam etmektedir.
0 yorum :
Yorum Gönder